Karanlık Mod
30-04-2024
Logo
Haklar: Hanımın Eşi Üzerindeki Hakları 1 – Nafaka Hakkı, Kötü Davranmama ve Güzel Geçinme Hakkı
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam güvenilir ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olsun.

Giriş:

Değerli kardeşlerim, birkaç hafta önce Riyazü’s-Salihin’de erkeğin hanımı üzerindeki hakları ile ilgili bir bölüm geçti. Orada erkeğin hakları ile ilgili birçok hadis-i şerif zikrettik. O derste gelecek derste de kadının eşi üzerindeki haklarından bahsedeceğimize söz vermiştik. Çünkü insanın hayattaki başarısının temelinde evliliğindeki huzur vardır. Kişi evinden memnun değilse onu değiştirir, işinden rahatsızsa iş değiştirir, aracından memnun değilse onu da değiştirebilir.

Evlilik İlişkilerinin Temeli Olan Sevgi ve Merhamet 

Ama evlilik hayatı kaderdir. Yani kişinin eşi ile çocukları olduktan sonra bir ayrılık gerçekleşirse bu çocukların perişan olması demektir. Bu yüzden Rasulullah (s.a.v.) Allah Teala’nın şu ayetindeki ilahi planın uygulanarak eşlerin arasını düzeltmeye hiçbir sınır koymayarak teşvik etmiştir. 

 وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 

[  سورة الروم: الآية 21 ]

﴾ Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır. ﴿

[ Rum Suresi: 21 ]

Evlilik ilişkilerinin temeli sevgi ve merhamettir. İşte bu ilahi plandır, doğal işleyiş budur. Eşler arasında sağlıklı psikoloji budur. Eşler arasında kavga, kin, soğukluk olursa bu tedavi edilmesi gereken hastalıklı bir durumdur.

Rasulullah (s.a.v.) evlilik hayatının selametine teşvik ederdi:

Rasulullah (s.a.v.) Bu konuya çok eğilirdi ki Allah Teala bize bunu haber veriyordu.

﴾  لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ  ﴿

[  سورة التوبة: 129  ]

﴾ Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. ﴿

[ Tevbe Suresi: 128 ]

Rasulullah (s.a.v.) her Müslüman evinde, Müslüman evlerinin her birinde korunaklı bir saadet olmasını istiyor, bu sebeple bizlere eşlerin birbirleri üzerindeki hakları ile alakalı yönlendirmeler ve teşviklerde bulunuyordu. 
Gerçek şu ki erkekler hep kendilerinin kadınlar üzerindeki haklarından bahsederler. Bu tabi onların menfaatlerine olan bir durumdur. Ancak tüm haklar yerine getirilmelidir. Eğer Rasulullah (s.a.v.)’in senin hanımın üzerindeki hakların ile ilgili söylediği şeylerden memnun oluyorsan, hanımının da senin üzerindeki hakları ile ilgili söylediği konulara da kulak vermeli, onları önemsemelisin. Kendinin hanımın üzerindeki hakların ile ilgili hadislere nasıl önem gösteriyorsan, hanımın senin üzerindeki hakları ile ilgili hadislere de kulak vermeli, onları can kulağıyla dinlemelisin. Bu konu hakkında söylenebilecekler için bir ders yetmez ancak konuya bu derste başlamış olalım. Başarı Allah’tandır.

Erkeğin hanımına karşı görevleri: Yeme İçme ve Giyim İhtiyaçlarını karşılamak

Birinci Hadis:

Giyim ve Yeme İçme ihtiyaçlarını güzel karşılamak

Rasulullah (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde kadının eşi üzerindeki haklarının ilkinin yeme içme ve giyinme ihtiyaçlarının güzel karşılanması olduğunu açıklamaktadır. 
Muaviye b. Hayde Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle naklediyor ve diyor ki: “Bir adam Rasulullah (s.a.v.)’e sordu: ‘kadının kocası üzerindeki hakları nelerdir?” Efendimiz şöyle buyurdu:

((... تُطْعِمُهَا إِذَا طَعِمْتَ، وَتَكْسُوهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ )) 

[  أحمد ]

(( Yediğiniz ölçüde yedirin, giydiğiniz seviyede giydirin ))

[ Ahmed b. Hanbel ]

Fakat alimler giyim ve yiyecek ihtiyaçlarını güzel bir şekilde karşılamak konusunda itidalli olmak gerektiğini söylerler, bu konuda da şu ayete dayanırlar:

﴾  وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً  ﴿

[  سورة الإسراء: 29 ]

﴾ Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. ﴿

[ İsra Suresi: 29 ]

Harcamanın mutedil bir sınırı vardır, eğer bu sınır aşılırsa işler tersine döner, yeryüzünde fesat ve bozukluk meydana gelir.

Allah’a isyan ederek eşi mutlu etmemek

Hadiste çok önemli bir nokta var. Bazı insanlar Rablerine karşı isyan ederler, bunu da eşlerini memnun etmek için yaparlar. Bu insanlar bu hadisi okumamışlardır. Bu din eşine gücünün üstünde olan masrafla yemek yedirmeni istemez. Kendi yediğin nispetinde onu da doyurursun, sen yediğinde yedirirsin. Ama eşinin istediği şeyi almaya gücün yetmiyorsa yapacak bir şey yoktur. İşte bu yüzden hanım sahabiler eşleri evden çıkmadan önce onlara şöyle derlerdi: “Ey filanca, biz açlığa sabrederiz. Harama yanaşma!” Bir kişi “ben bunu hanımım için, çocuklarım için, onları mutlu etmek için yapıyorum, onları korumalı, memnun etmeliyim” der. Hayır! Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Yediğiniz ölçüde yedirin” Yani erkek canının istediği lezzetli yiyecekleri yiyip eşinin yiyeceğini düşük seviyede tutmamalıdır. Kendi yediğinden yedirmeli, kendi yediği ölçüde ona da götürmelidir. Aynı şekilde giyim konusu da böyledir.

((  وَلَا تَضْرِبْ الْوَجْهَ ))

(( Yüzüne vurmayın ))

Çünkü Allah Teala insanın yüzünü şerefli kılmıştır. Rasulullah (s.a.v.) de bu yüzden yüze vurmayı yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: 

((  وَلَا تَضْرِبْ الْوَجْهَ  ))

(( Yüzüne vurmayın ))

Allah’ın ayetine de gelince yine onu evinizde tutun, yüze vurmayın. Kötü söz söylemeyin. Bu eşinizin sizin üzerinizdeki haklarındandır:

((  تُطْعِمُهَا إِذَا طَعِمْتَ، وَتَكْسُوهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ، وَلَا تَضْرِبْ الْوَجْهَ، وَلَا تُقَبِّحْ، وَلَا تَهْجُرْ إِلَّا فِي الْبَيْتِ  ))

(( Yediğin gibi onu da yedirmek, giydiğin gibi -yada kazandığından- onu da giydirmek, yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbur kaldığında onu ancak ev için de yapmaktır. ))

Evde kalması gerekir çünkü eşiniz evde kalırsa meseleyi halletmek daha kolaydır. Ama ailesinin evine dönerse onu evden kovarsanız olay büyür ve boşanmaya kadar gider. 
Allah Teala şöyle buyuruyor:

لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْساً إِلَّا مَا آتَاهَا سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْراً  

﴾ Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. ﴿

Öyleyse Allah Azze Celle erkeğe Allah’ın ona verdiği ölçüde eşinin nafakasını karşılamasını emrediyor. Ailesine karşı eli geniş olan kişinin Allah da rızkı genişletir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

(( ليس منا من وسع الله عليه ثم قتر على عياله ))

[  الجامع الصغير عن جبير بن مطعم ]

(( Allah ona bol nimet verdiği halde ailesine karşı cimri davranan bizden değildir. ))

[ Camiu’s-Sagir Cübeyr b. Mutim’den naklediyor ]

 لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ مِّن سَعَتِهِ وَمَن قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْساً إِلَّا مَا آتَاهَا   

[  سورة الطلاق: من الآية 7 ]

﴾ Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. ﴿

[ Talak Suresi: 7 ]

İkinci Hadis:

Ahmed b. Hanbel Müsned’inde Abdullah b. Amr’ın şöyle naklettiğini rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

(( كَفَى بِالْمَرْءِ إِثْمًا أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يَقُوتُ  ))

[  أبو داود وأحمد  ]

(( Geçimini sağlaması gerekenleri ihmâl etmek, insana günah olarak yeter. ))

[ Abu Davud ve Ahmed b. Hanbel ]

Yani ailesinin geçimini ihmal etmesi kişiye büyük bir günah olarak yeter. Peki, bunu yapması gereken ailesi kimlerdir? Ailesinin ondan başka kimsesi yoktur. Bu kişi, geçindirmesi gereken kişileri kaybederse ailesini kaybetmiş olur. Onları başkalarına muhtaç etmiş, kendisinden nefret etmeye yöneltmiş olur. Yani akıllı insan Allah kendisine mal verdiyse,

﴾  لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ مِّن سَعَتِهِ  ﴿

﴾ Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. ﴿

Bunu da israf etmeden, saçıp savurmadan, kibre düşmeden yapsın. İmam Müslim Sahih’inde Sevban’dan bir hadis naklediyor: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

(( ...أَفْضَلُ دِينَارٍ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ دِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى عِيَالِهِ )) 

[ مسلم  ]

(( En faziletli dinar, kişinin ailesi için infak ettiği dinardır. ))

[ Müslim ]

Ahmed b. Hanbel’de Ebu Hureyre’den şöyle naklediyor:

 دينَارٌ أَنْفَقْتَهُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ، دِينَارٌ فِي الْمَسَاكِينِ، وَدِينَارٌ فِي رَقَبَةٍ، وَدِينَارٌ فِي أَهْلِكَ، أَعْظَمُهَا أَجْرًا الدِّينَارُ الَّذِي تُنْفِقُهُ عَلَى أَهْلِكَ 

[  أحمد ]

(( Allah yolunda harcadığın dinar, yoksullara, kölelere ve ailene harcadığın dinar, bunlardan ecri en çok olanı ailen için harcadığındır. ))

[ Ahmed b. Hanbel ]

Yani bir köle azat etmekte harcanan, yoksullara sadaka olarak kullanılan ve üçüncü olarak da aile için harcanan dinar yani para, Bunlardan hangisinin Allah katında en kıymetli olduğunu düşür ya da umarsınız? Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki:

((  أَعْظَمُهَا أَجْرًا الدِّينَارُ الَّذِي تُنْفِقُهُ عَلَى أَهْلِكَ ))

(( bunlardan ecri en çok olanı ailen için harcadığındır ))

Ailen için harcadığın dinar. Peki, neden? Çünkü Allah yolunda para harcarsın, bunu başkası da yapabilir. Sen yapmazsan başkası bunu yapar. Bir köle azadı için para versen belki o köleyi başkası da azat edebilir. Yine bir yoksula harcasan ona senden başkası da yardım edebilir. Fakat ailen için harcamaktan imtina eder kaçınırsan onların nafakasını kim sağlayacak? Onların senden başka kimi var? 
Hadisi tekrar zikredelim. İmam Müslim Sahih’inde ve Ahmed b. Hanbel Müsned’inde şu lafızlarla rivayet ediyor:

 دينَارٌ أَنْفَقْتَهُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ، دِينَارٌ فِي الْمَسَاكِينِ، وَدِينَارٌ فِي رَقَبَةٍ، وَدِينَارٌ فِي أَهْلِكَ، أَعْظَمُهَا أَجْرًا الدِّينَارُ الَّذِي تُنْفِقُهُ عَلَى أَهْلِكَ

[ أحمد ]

(( Allah yolunda harcadığın dinar, yoksullara, kölelere ve ailene harcadığın dinar, bunlardan ecri en çok olanı ailen için harcadığındır. ))

[ Ahmed b. Hanbel ]

O halde çabalayan, arayıp bulan, uğraşan ve ailesinin geçimini sağlayan kişiyi tebrik ederim. Bu Allah katında Rasulullah (s.a.v.)’in sıraladığı infak çeşitlerinin en faziletli olanıdır. 

Üçüncü Hadis:

Rasulullah (s.a.v.)’den nakledilen diğer bir hadis şöyledir:

(( أول ما يوضع في ميزان العبد نفقته على أهله  ))

[  الجامع الصغير عن جابر ]

(( Kulun mizana ilk konulacak ameli ailesinin geçimi için harcadıklarıdır. ))

[ Camiu’s-Sagir’de Cabir’den nakledilmiştir ]

Evliliği hem genel olarak hem de ayrıntılı bir şekilde öğrenmen gerekir. Allah Azze ve Celle onu Allah’a yaklaştıracak bir salih amel fırsatına çevirmen için emretmiştir. Allah Teala nasıl dünyada geçim kaynakları, rızık kapıları yaratmıştır. Sıcaklığı yükseltmiştir mesela. Bu sıcaklık bile bir rızık kapısıdır. Klima fabrikaları, fan üreten, hava nemlendiricileri üreten iş yerleri, bunların hepsi rızık kazanmak için var olan büyük fırsatlardır. Soğuk da öyledir. Saçın uzaması, hastalık, bazı bitkilere bulaşan hastalıklar hep rızık kapısıdır. Mühendisler, uzmanlar, ilaçlar, sulama sistemleri ,mal ithalatı, mal bedelinin dönüştürülmesi gibi,,, bunların hepsi Allah’ın yarattığı bitkiye bulaşan mikroplarla mücadele etmek için vardır. 
Rabbimiz Teala yeryüzünde sınırsız rızık kapısı yaratmıştır. Buna karşılık da sınırsız salih amel kapısı bahşetmiştir. Bu kapıların en büyüğü de evlilik ve aile konusu, rızık kazanmak için harcadığın çabadır.

(( من بات كالاً في طلب الحلال بات مغفور له  ))

[ الجامع الصغير عن المقدام بن معدي كرب ]

(( Helali ararken yorgun düşen kişi bağışlanır. ))

Eşin için, çocukların için, onların gönlünü yapmak için harcadığın para ve çaba, bunların hepsi salih ameldir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

(( أول ما يوضع في ميزان العبد نفقته على أهله ))

[  الجامع الصغير عن جابر  ]

(( Kulun mizana ilk konulacak ameli ailesinin geçimi için harcadıklarıdır. ))

[ Camiu’s-Sagir’de Cabir’den nakledilmiştir ]

Ailesi için harcayacağını helal yoldan kazanan kişi onların ihtiyaçlarını giderir, ısınma, makul derecede mobilya, yine makul olarak kıyafet, yiyecek ihtiyaçlarını karşılar. Ben diyorum ki: Makul olan israf etmeden, savurganlık ve kibir olmadan yapılan infaktır.

Dördüncü Hadis:

Halen hanımın haklarından bahseden hadise değiniyoruz. İrbad b. Sariye diyor ki: “Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim:

((  إِنَّ الرَّجُلَ إِذَا سَقَى امْرَأَتَهُ مِنْ الْمَاءِ أُجِرَ  ))

[ أحمد ]

(( Bir adam karısına su bile içirse sevap kazanır. ))

[ Ahmed b. Hanbel ]

Bu erkeğin hanımını gözeterek, onu koruyarak ve bunun gibi sebeplerle eşler arasında bir sevgi bağı oluşturulması için yapılmış bir teşviktir. Diğer hadiste şöyle buyruluyor:

((  وأن يضع الرجل اللقمة في فم زوجته هي له صدقة  ))

[  ورد في الأثر ]

(( Kişi hanımının ağzına bir lokma bile koysa bu onun için sadakadır. ))

[ Kaynaklarda mevcuttur ]

Alimler diyor ki: Kadın varlıklı bile olsa hanımının nafakasını karşılamalıdır. Zira bu haktır. Kadın zengin ya da fakir de olsa bu böyledir. “Bu senin görevin değil. Neyi istiyorsan afiyetle ye.” Alimler yine şöyle diyor: Kadının fakir olan eşine zekat vermesine izin verilir. Fakat erkek malının zekatını hanımına veremez. Ancak zengin kadın malının zekatını kocasına verebilir.

Beşinci Hadis:

İmam Buhari Sahih’inde Ebu Mesud’dan Efendimizin şöyle buyurduğunu naklediyor:

((  إِذَا أَنْفَقَ الرَّجُلُ عَلَى أَهْلِهِ يَحْتَسِبُهَا فَهُوَ لَهُ صَدَقَةٌ ))

[ البخاري ]

(( Kişi Allah'ın rızasını gözeterek ailesine harcama yaptığında bu kendisi için sadaka olur ))

[  Buhari  ]

Bu kelime tam manasıyla sadakadır.

En Faziletli Sadaka Nedir?

Mesela, bir hanımın kış için bir kabana ihtiyacı var. Önceki kabanı olmuyor, ona uygun değil, sen de eşine gelirine, seviyene göre bir kaban alıyorsun. İşte bu şekilde  Rasulullah (s.a.v.)’in bu hadiste bahsettiği sadakayı yerine getirmiş olursun. Tabi tekrar söylüyorum, burada israf, abartı, gösteriş olmamalıdır. Alimler israf ve abartının bu konuda farklı olduğunu söylerler. İsraf helalde, abartı ise haramda yapılır. Gösteriş ise kibirdir. İnsanları küçük görmek amaçlı onlara kendinde olanı göstermektir. Bu da fesat çıkarmanın çeşitlerinden biridir.
İmam Müslim Sahih’inde yine Sevban’dan bir hadis naklediyor. Buna göre Efendimiz şöyle buyuruyor:

 أَفْضَلُ دِينَارٍ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ دِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى عِيَالِهِ، وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ عَلَى دَابَّتِهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ، وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى أَصْحَابِهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ  

[  مسلم ]

(( En faziletli dinar, kişinin ailesi için infak ettiği, sonra kişinin atını cihad için hazırlaması uğruna harcadığı, sonra kişinin Allah yolunda dostları için sarf ettiği dinardır. ))

[ Müslim  ]

Mümin kardeşinin bir şeye ihtiyacı varsa bu çok güzel bir ameldir. Çünkü müminin bir itibarı, bir mevkii, bir tanınırlığı, hayası, utanması vardır. Eğer onun ihtiyacını giderir, onu aydınlığa çıkarır, isteklerini yerine getirirsen bu büyük bir ameldir. En faziletli dinar, kişinin ailesi için infak ettiği, sonra kişinin atını cihad için hazırlaması uğruna harcadığı, sonra kişinin Allah yolunda dostları için sarf ettiği dinardır
Bilmez misin, kişinin hanımı için harcama yapması, onun üzerinde “kavvam” olmasının sebeplerinden biridir. Zira Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾  الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ  ﴿

[  سورة النساء: من الآية 34  ]

﴾ Allah’ın, (iki cinse) birbirinden farklı özellik ve lütuflar bahşetmesi ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların “kavvamı” yöneticisi ve koruyucusudurlar. ﴿

[ Nisa Suresi: 34 ]

Hanımın nafakasını karşılamak, erkeğin kadının üzerinde yöneticilik vasfının bulunma sebeplerindendir.


Erkeğin eşi üzerinde yönetici ve koruyucu olmasının sebeplerinden biri onun ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Sen onun nafakasını karşılamaktan imtina edersen, o da bunu, malını ondan sakındığını hisseder, işte o zaman sana karşı isyankar olur, söylediklerini yapmaktan sakınır, isyan eder hatta belki seni kışkırtabilir. Çünkü senin onun üzerine yönetici olmanın sebeplerinden biri de bu geçimini sağlama olgusudur. Zira bir geliri olan kadın –asla genellemiyorum, ama çoğunluk böyle- kendini eşinden bağımsız hisseder ve ona kötü muamelede bulunur. Ve der ki, ben kendime bakıyorum, kendimi geçindiriyorum.”
Sen Allah’tan rızık istersin ama bunun hanımın vasıtasıyla sana verilmesini istemezsin. Allah’tan kendi rızkını kendin kazmayı dile. Bu Allah’ın bir lütfudur. Eğer Allah sana ve ailene yetecek kadar helal rızık verirse, bu durum eşini de idare edebilmende sana yardımcı olur.
Alimler diyor ki; erkeğin üzerine düşen bu görev, yani hanımının geçimini sağlama görevi, kadın kocasından evlilik hayatının hedeflerini esirgediğinde, bunları yerine getirmediğinde bu görev iptal olur. Kadın bu nafaka hakkını kaybeder. Mesela kadın eşinden sakınıp kaçıyorsa, o zaman onunla neden evlendi? Nefsini korumak için, kadın bu şekilde eşinden sakınırsa, evlilikteki nafaka hakkı da düşer. Evini terk ederse, ailesinin yanına dönerse yine bu hakkından vazgeçmiş olur. Eşinin izni olmadan evden çıkarsa yine böyle olur. Çünkü şeriat mahkemelerinde bu kadın naşize yani isyankar kabul edilir. Kocasının evine dönene kadar nafaka hakkını kaybeder. Dönmeyi de reddederse tamamen hakkından vazgeçmiş olur.

Altıncı Hadis:

Ebu Hureyre (r.a.)’dan nakledildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

((  أَفْضَلُ الصَّدَقَةِ مَا تَرَكَ غِنًى  ))

[  البخاري  ]

(( Sadaka'nın en faziletlisi geriye bir zenginlik bırakandır. ))

[ Buhari ]

Yani infak edilen kişiyi zengin eden sadakadır

((  وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ ))

(( Sen (nafaka vermeye) geçindirmekle yükümlü olduğun kimselerden başla. ))

Kadın eşine derki: Ya beni doyurursun ya da boşarsın. Köle der ki: Beni doyur ve beni kullan. Oğlu da şöyle der: Beni doyur, beni kime bırakıyorsun? Bu sözleri duyan kişi eşine, kölesine ve çocuklarına karşı cimrilik eden kimsedir. Bu yaptığı Allah katında büyük bir günahtır. Eşi ona “beni ya geçindir ya boşa”, kölesi “beni doyur öyle kullan”, oğlu “beni doyur, beni kime bırakıyorsun?” diyor.
Şöyle ki, bazı fakihler bu hadisten yola çıkarak erkek eşinin geçimini sağlamadığından kadının ayrılmayı isteme hakkının olduğunu söylerler. Bunun sebebi nafakanın ödenmemesidir. Diğer alimler de kadının kocasına karşı sabırlı olması gerektiğini savunurlar. Çünkü kişinin büyük bir geliri olduğunda zaten bunu esirgemesi akıl alır bir şey değildir. Kadının eşinin eli daraldığında, gücü zayıfladığında, rızkı azaldığında ondan ayrılmak istemesi vefaya yakışmaz. Bu yüzden tercih edilen görüş kadının sabretmesidir. Çünkü onlar birliktedirler.
Yine alimler kadının kocası onun geçimini sağlayamadığında zaruri gıda ihtiyaçları için kocası adına borç almasına izin vermişlerdir. Allah o kuluna kolaylık verir ve bu borcu öder. Zira Allah Teala şöyle buyuruyor:

﴾  وَإِنْ كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ إِلَى مَيْسَرَةٍ وَأَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ  ﴿

[  سورة البقرة: الآية 280 ]

﴾ Eğer borçlu zor durumdaysa genişliğe çıkıncaya kadar ona mühlet verin. Darda olan borçluya alacağınızı bütünüyle bağışlamanız ise, bir bilseniz, sizin için daha hayırlıdır. ﴿

[ Bakara Suresi: 280 ]

﴾  سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرا  ﴿

[  سورة الطلاق: الآية 7 ]

﴾ Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. ﴿

[ Talak Suresi: 7 ]

Size söylemek istediğim şey şu; Nafakada olması gereken meskende, giyimde, yemede ve içmede itidalli olmaktır. 
Peygamber Efendimizin kızı Fatımatü’z-Zehra babasına gelir. Ondan evde kendisine yardım edecek bir hizmetçi ister. Şöyle ki, Hz. Ali r.a.'ın bize anlattığına göre Fatıma Aleyhisselam değirmen taşı ile öğütmenin (elinde) bıraktığı izlerden şikayette bulundu. Nebi (s.a.v.)’e (bir gazveden) alınan esirler getirildi. Gitti, fakat onu bulamadı. Aişe'yi buldu, durumu ona haber verdi. Nebi (s.a.v.)’e gelince, Aişe ona Fatıma'nın geldiğini haber verdi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) yanımıza geldi. Bu sırada yatmış bulunuyorduk.-- Kalkmak istedim, olduğunuz yerde durunuz diye buyurdu. İkimizin arasında oturdu. O kadar ki ayaklarının serinliğini göğsümün üzerinde hissettim. Şöyle buyurdu: 

  أَلَا أُعَلِّمُكُمَا خَيْرًا مِمَّا سَأَلْتُمَانِي ؟ إِذَا أَخَذْتُمَا مَضَاجِعَكُمَا تُكَبِّرَا أَرْبَعًا وَثَلَاثِينَ، وَتُسَبِّحَا ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتَحْمَدَا ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمَا مِنْ خَادِمٍ 

[  البخاري ومسلم ]

(( Size benden istediğinizden daha hayırlı olanını öğretmeyeyim mi? Yatacağınız vakit otuz dört defa tekbir getirirsiniz, otuz üç defa tesbih edersiniz, otuz üç defa da hamd edersiniz. Bu sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır. ))

[ Buhari ve Müslim ]

Rasulullah (s.a.v.) kızı Fatıma için hizmetçi istemedi. Bu itidal babında bir davranıştı. 
Şöyle ki, yapılanların hepsi hanıma nafakadır. Bu hanımın eşi üzerindeki haklarının ilkidir. Erkek eşinin yiyecek, içecek ve giyim konusunda ihtiyaçlarını güzel bir şekilde karşılamalıdır. Yediğinden yedirmelidir.

Erkeğin Hanımına Karşı Görevleri: Güzel Muamele ve Aile Hayatı

Kadının ikinci hakkı: Bu ilkinden daha önemli görünüyor. Çünkü şu an çoğunluğun durumu bu şekilde maalesef, evlerde yiyecek, içecek bol ama asıl mesele kötü muameledir. Allah Subhanehu ve Teala Kuran’ı Kerim’de apaçık, yoruma ihtiyaç duymadan muhkem bir ayette şöyle buyuruyor:

﴾  وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئاً وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْراً كَثِيراً ﴿

[  سورة النساء: من الآية 19 ]

﴾ Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz. ﴿

[ Nisa Suresi: 19 ]

Ömer b. El-Ahves Veda Haccı’nda Rasulullah (s.a.v.)’in yanındaydı. “Efendimiz Allah’a hamd etti, O’nu övdü, vaaz verdi, anlattı ve şöyle buyurdu:

  أَلَا وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ ـ العوان: جمع عانية أي ضعيفة، المرأة في الأصل ضعيفة ـ لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ، إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ، فَإِنْ فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ، وَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ، فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا 

(( Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himayenize verilmişlerdir. -(Hadiste geçen “avan” kelimesi “aniye” kelimesinin çoğuludur, yani zayıf anlamına gelmektedir. Kadın asıl olarak zayıftır, güçsüzdür.) - Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur. Eğer ahlâk dışı bir hareket yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın. Bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir şey yapmayın. ))

Bu kadın ahlaksızlık yapmadığı, kendini koruduğu, eşine itaat ettiği, beş vakit namazını kıldığı, oruç tuttuğu sürece, eşinin onun haklarını gözetmesi gerekir.
Bazıları diyor ki, kadın kendini kocasının inisiyatifine bıraktığı zaman onun esiri olur. Onun izniyle evden çıkar, her hareketi eşinin onayı iledir. O zaman bir esir gibi olur. Bunun yanında kadın esirdir ama eşi onu şefkat ve sevgiye boğar, lütuf ve ihsan ile davranır. Bir esirin varsa ona esirliğini unutturacak şekilde davranman gerekir.

İyi Geçinmenin Anlamı:

Anlamlarından biri,

﴾  وَ عَاشِرُوهُنَّ بِالمَعْرُوفِ ﴿

﴾ Onlarla iyi geçinin. ﴿

Alimler çok fazla tefsirde bu iyilik kavramını incelemişler.

İlk Anlamı:

Bu tefsirlerden biri af ve müsamahadır. Mesela affetmeyen eşler vardır. Razı etmek ister kadın ama razı olmaz, özür diler, yalvarır ama adam kindardır. Eğer kindarsan affetmezsin. Affetmezsen de bu ayetteki emirde Allah’a isyan etmiş olursun.

İkinci Anlamı:

﴾  وَ عَاشِرُوهُنَّ بِالمَعْرُوفِ  ﴿

﴾ Onlarla iyi geçinin. ﴿

Hataları unutmak, engelleri kaldırmak.

﴾  وَ عَاشِرُوهُنَّ بِالمَعْرُوفِ  ﴿

﴾ Onlarla iyi geçinin. ﴿

Üçüncü Anlamı:

﴾  وَ عَاشِرُوهُنَّ بِالمَعْرُوفِ  ﴿

﴾ Onlarla iyi geçinin. ﴿

Ceza tamamen günahın miktarı kadardır, uyarı için yapılır intikam için değil. Bazen erkekler güçlerini önemsiz bir sebep için rastgele, küçük bir hata için, bir yanlış için kullanırlar. Boşanmaya yemin eder eşlerini gecenin bir yarısı evden kovarlar. Hayır bu caiz değildir. Aslında ahmak insanların çok şiddetli tepkileri vardır, o eyleme uygun olmayan şiddetli tepkiler… Hayatlarında başarılı olanlar, Allah’a bağlanan, kalplerine Allah’ın da hikmeti nakşettiği insanlar ise cezayı hata miktarında verir. Rasulullah (s.a.v.) eşlerinden yüz çevirmişti. Ama sen eğer çok başarılı bir eşsen hanımından yüz çevirmen için bu hanımına vereceğin en büyük ceza olmalıdır. Sadece ondan uzaklaşır yüz çevirirsin, hakaret ve sövmeye gelince sen de onun aynını göreceksin. Bu hikmetli bir davranış değildir. Bu iyilik ve ihsan olamaz. Bu ayetin içeriğine aynı zamanda kadınlara iyiliği vasiyet eden hadislere asla uygun değildir.

Dördüncü Anlamı:

Ayetin en güzel tefsiri; İyi geçinmek eşinizin uğradığı eziyet ve sıkıntıyı gidermek değil, eziyet gelme ihtimalini dahi ortadan kaldırmaktır. Şöyle bir hikaye anlatılır Bir adamın çok kötü bir hanımı vardır. Ona derler ki “kardeşim boşa bu kadını” Adam da şöyle der: “Vallahi ben onu boşamamam Müslümanları onunla kandıramam, ben onu boşarsam biri onunla evlenir de ben Müslümanları onunla aldatmış olurum.” Kadının eşine sabretmesi, erkeğinde hanımına sabretmesi cennetin kapılarından birine girmektir. Bu dünya yerleşme mekanı değil imtihan dünyasıdır. Rahat yeri değil çile yurdudur. Bunu bilen refaha sevinmez, mutsuzluğa da üzülmez. Allah Teala dünyayı sıkıntı yurdu olarak var etmiş, ahireti ise hesap yurdu kılmıştır. Dünyadaki imtihanlar ahirette nimetlere sebeptir. Ahiretteki nimetler dünyadaki azabın karşılığıdır. Vermek için alır, karşılığını vermek için imtihan eder.
Öyleyse eşle iyi geçinmek ondan sıkıntıyı gidermek değil, ona sıkıntı uğrama ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Hanım bazen pervasız ve öfkeli olabilir, bazı günler dengesi bozulur. Duyulmuş ya da duyulmamış şeyler söyler. 
Rasulullah (s.a.v.) en güzel örnektir. Enes (r.a.)’dan şöyle naklediliyor:

((  كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِنْدَ بَعْضِ نِسَائِهِ، فَأَرْسَلَتْ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ بِصَحْفَةٍ فِيهَا طَعَامٌ، فَضَرَبَتْ الَّتِي النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي بَيْتِهَا يَدَ الْخَادِمِ، فَسَقَطَتْ الصَّحْفَةُ، فَانْفَلَقَتْ، فَجَمَعَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِلَقَ الصَّحْفَةِ، ثُمَّ جَعَلَ يَجْمَعُ فِيهَا الطَّعَامَ الَّذِي كَانَ فِي الصَّحْفَةِ، وَيَقُولُ: غَارَتْ أُمُّكُمْ، ثُمَّ حَبَسَ الْخَادِمَ حَتَّى أُتِيَ بِصَحْفَةٍ مِنْ عِنْدِ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا، فَدَفَعَ الصَّحْفَةَ الصَّحِيحَةَ إِلَى الَّتِي كُسِرَتْ صَحْفَتُهَا، وَأَمْسَكَ الْمَكْسُورَةَ فِي بَيْتِ الَّتِي كَسَرَتْ ))

(( Nebi (s.a.v.), hanımlarından birisinin yanında idi. Müminlerin annelerinden birisi, içinde yemek bulunan bir tabak gönderdi. Nebinin evinde bulunduğu o kadın (Aişe) hizmetçinin eline vurdu. Kap düştü ve ikiye ayrıldı. Nebi (s.a.v.) kabın parçalarını bir araya getirdi, daha sonra kapta bulunan yemeği tekrar ona toplamaya koyuldu. Bu arada da: Anneniz gayrete geldi (kıskandı) diyordu. Daha sonra hizmetçiyi, evinde bulunduğu hanımı nezdinden bir kap getirilinceye kadar alıkoydu. Sağlam kabı, kabı kırılan hanımına gönderdi, kırık olan kabı da evinde kırıldığı hanımı için alıkoydu. ))

O bizim rol modelimizdir. Eşiyle problem yaşamayan bir insan olduğuna inanmayın. Bu Allah’ın varlıkları hakkındaki sünneti, kanunudur. Seni affınla, yumuşak huyluluğunla, hikmetinle, sabrınla, denge kurma ve nefsine hakim olmanla imtihan eder. Rasulullah (s.a.v) bizim için bir örnektir. O, eşlerine karşı çok merhametli ve yumuşak huyluydu. Efendimizin kendisinden tek bir kelime duymayan hanımları olduğuna inanmayın. Bilakis eşleri onunla sohbet ederdi, bazı geceler onu terk ederlerdi. O da onları rüyasında görürdü. Siyerde böyle anlatılır. 
Rasulullah (s.a.v.) eşlerinin seviyesine inerdi, onların akıl seviyesinde davranırdı. Daha önce sizlere Rasulullah (s.a.v.)’in Hz. Aişe ile nasıl yarıştığını, Hz. Aişe genç olduğu için Efendimizi nasıl yendiğini anlatmıştım. Yıllar sonra Rasulullah tekrar yarış girmiş ve kazanmıştı. Şöyle buyurmuştu: “Eşitlendik, berabere…”
Yine Rasulullah (s.a.v.) evine güler yüzle, gülerek girerdi. Sen eğer neşeli, nazik, yumuşak huylu, güler yüzlü bir insansan, vallahi bu çok güzel bir şeydir. Zira bu Rasulullah Efendimizin ahlakıdır. 

Beşinci Anlamı:

Allah’ın emrettiği güzel muamelenin avantajlarına bak, dezavantajlarına bakarsan mükemmel insan yoktur. Bazı eşler hep kötüye odaklanırlar. Kişinin görüntüsünde, ahlakında, mizacında bazı kusurlar vardır ama o iffetlidir, namusludur, onurludur, temizdir, itaatkardır. Erkek onun öne çıkan iyi özelliklerini görmezden gelir, kusurlarını açığa vurur. Bu güzel geçinmek değildir.

Altıncı Anlamı:

Bir insanın kusurlarına, hatalarına bakıyorsan, aynı zamanda güzel özelliklerine de bak. Adalet budur. Bu yüzden Efendimiz buyuruyor ki: (Ebu Hureyre’den naklediliyor):

((  لَا يَفْرَكْ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةً، إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلُقًا رَضِيَ مِنْهَا آخَرَ  ))

(( Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir. ))

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

﴾  كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئاً وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْراً كَثِيراً  ﴿

[  سورة النساء: من الآية 19  ]

﴾  Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.  ﴿

[ Nisa Suresi: 19 ]

Görüntüsünü beğenmeyebilirsin ama o kadın sana zeki, başarılı çocuklar doğurabilir, çok itaatkar bir eş olabilir, sabırlı, mütevazi davranabilir, istekleri makul olabilir. Belki de istediğinle evlendiğinde o kişi seni sınırsız bir şekilde yoracaktı. Allah Azze ve Celle hakimdir, o kadını senin için seçti, bu O’nun seçimi, O’nun seçimine razı değil misin?

Yedinci Anlamı: 

Hanımla iyi geçinmenin anlamlarından biri de – ki bunların hepsi birer manadır.- su-i zanda (kötü düşünce ve zan) bulunmamaktır. Hep su-i zanda bulunan eşler vardır. Tabi zannın da zaruri olduğu ve olmadığı durumlar vardır. Mesela bir şeyden şüphe ettiğinde zaruri olabilir. Birisi seni “dikkatli ol, evinde normal olmayan şeyler yaşanıyor” diye uyarır. Sen de “hayır ben eşim hakkında hüsn-ü zanda bulunuyorum” dersin. Sen kısırsın, deliller, alametler, şüpheler var. O zaman su-i zanda bulunup araştırman gerekir. Ancak bir hata olduğuna dair hiçbir delil yoksa, dikkat çeken bir durum yoksa, Rasulullah (s.a.v.) bizi eşimiz hakkında kötü zanda bulunmaktan alı koyuyor. Çünkü su-i zan kadını mahveder, maneviyatını bozar. Rasulullah Efendimiz su-i zanı ve eşin avret yerini gözetlemeyi yasaklamıştır. 
Mesela, kişi kapıyı çalmadan ansızın eve girer, bir seyahatten dönmüştür, adeta evi basar. Bu o adamın eşinden şüphelendiğini gösterir. Bu kişinin yaptığı hanımı hakkında su-i zanda bulunmaktır. Efendimiz sefer dönüşlerinde eve girmeden önce ailesine haber verirdi. Bize de bunu öğretmiştir. Ki şimdi telefonlar var, ailenize hava alanında geldiğinizi haber verin. Baskın ve ani gelişler ondan şüphelendiğiniz anlamına gelir. Hz. Cabir’den nakledilen bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

((  نَهَى النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَطْرُقَ أَهْلَهُ لَيْلًا ))

[ البخاري  ]

(( Rasulullah (s.a.v.) Erkeğin seferden geceleyin gelerek ailesinin yanına dalmasını yasakladı. ))

Kişi gece gelirse sanki ailesi ona ihanet ediyormuş gibi hissettirir. Sanki onların hata yapmalarını istiyormuş gibi… Çünkü bunu yapmamak eşine olan güveni, huzuru, sevgiyi gösterir. Bunların hepsi tek bir ayetten çıkar:

﴾ وَ عَاشِرُوهُنَّ بِالمَعْرُوفِ ﴿

﴾ Onlarla iyi geçinin. ﴿

Belki de bu hak yeme içme hakkından daha kıymetlidir. İçinde yiyecek içecek olmayan ev yoktur. Kadın bayat yiyecekler yer ama onun hakkında su-i zanda bulunmana dayanamaz. Kötü yiyecek yiyebilir ama ona sert davranmanı kaldıramaz. En kötü yemeği yer ama onu terk etmeni kabul edemez. Bu yüzden hanımın ile iyi geçinmen belki de yeme içme ihtiyaçlarını karşılamandan daha öncelikli bir görevdir.
Kadının çok hakkı vardır. Çünkü dersin başında da söylediğim gibi, erkekler kendi haklarını duyduklarında buna aşırı derecede sevinirler. Onu anlattığında “Allah razı olsun… şöyle şöyle buyurdu… sabret” derler. Başka sözler de vardır. Ancak senin karının üzerinde hakların olduğu gibi onun da senin üzerinde hakları vardır. İnsan hak ve görevlerini bildiği ve her hak sahibine hakkını verdiği zaman o evde huzur hakim olur. 
Şimdi Rasulullah (s.a.v.)’in hayatından örneklere gelelim. Bu konu ile alakalı efendimizin hayatından bazı olaylara değinelim.

Hanımlara Karşı Muamelede Rasulullah (s.a.v.)’in hayatından örnekler

Birinci Hadis:

Hz. Aişe şöyle buyuruyor:

 لَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمًا عَلَى بَابِ حُجْرَتِي، وَالْحَبَشَةُ يَلْعَبُونَ فِي الْمَسْجِدِ بِحِرَابِهِمْ، وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَسْتُرُنِي بِرِدَائِهِ أَنْظُرُ إِلَى لَعِبِهِمْ  

[ متفق عليه  ]

(( Vallahi Resulullah (s.a.v.)'i odamın kapısında dururken gördüm; Habeşliler, Resulullah (s.a.v.)'in mescidinde harbeleri ile oynuyorlar; Resulullah (s.a.v.) de, ben oyunlarını göreyim diye elbisesi ile beni örtüyordu. ))

[ Buhari ve Müslim ]

Onun hatırını kırmıyordu.

İkinci Hadis:

Yine Hz. Aişe’den şöyle naklediliyor:

 كُنْتُ أَلْعَبُ بِالْبَنَاتِ ـ يعني بالدُمى ـ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَكَانَ لِي صَوَاحِبُ يَلْعَبْنَ مَعِي، فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا دَخَلَ يَتَقَمَّعْنَ مِنْهُ، فَيُسَرِّبُهُنَّ إِلَيَّ فَيَلْعَبْنَ مَعِي  

[ متفق عليه  ]

(( Ben Nebi (s.a.v.)'in yanında oyuncak bebeklerle oynardım. Benimle birlikte oynayan kız arkadaşlarım da vardı. Resulullah (s.a.v.) içeri girdi mi ondan saklanırlar, perde arkasına çekilirlerdi. O da onları benimle oynasınlar diye yanıma gönderirdi. ))

[ Buhari ve Müslim ]

Birisi küçük bir kızla evleniyor. Kız “ben oyuncak istiyorum” diyor. Adam da ona hakaret ediyor. Ona bir oyuncak al ve sorun çözülsün. Hz. Aişe diyor ki:

كُنْتُ أَلْعَبُ بِالْبَنَاتِ ـ يعني بالدُمى ـ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَكَانَ لِي صَوَاحِبُ يَلْعَبْنَ مَعِي، فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا دَخَلَ يَتَقَمَّعْنَ مِنْهُ، فَيُسَرِّبُهُنَّ إِلَيَّ فَيَلْعَبْنَ مَعِي 

[  متفق عليه  ]

(( Ben Nebi (s.a.v.)'in yanında oyuncak bebeklerle oynardım. Benimle birlikte oynayan kız arkadaşlarım da vardı. Resulullah (s.a.v.) içeri girdi mi ondan saklanırlar, perde arkasına çekilirlerdi. O da onları benimle oynasınlar diye yanıma gönderirdi. ))

[ Buhari ve Müslim ]

Rasulullah (s.a.v.) o kızların benimle oynamalarına izin veriyordu. Bu hatırını kırmamaktır. Eğer eşin genç ve küçük yaşta ise senden mesela çikolata istediyse bundan neden rahatsız oluyorsun? O belki çocukluğunu özlemiştir. Efendimiz de Hz. Aişe’yi genç yaşta ama büyük bir akılla almıştı.

Üçüncü Hadis:

Hz. Aişe’den nakledildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:

  إِنِّي لَأَعْلَمُ إِذَا كُنْتِ عَنِّي رَاضِيَةً، وَإِذَا كُنْتِ عَلَيَّ غَضْبَى، قَالَتْ: فَقُلْتُ: مِنْ أَيْنَ تَعْرِفُ ذَلِكَ ؟ فَقَالَ: أَمَّا إِذَا كُنْتِ عَنِّي رَاضِيَةً فَإِنَّكِ تَقُولِينَ: لَا وَرَبِّ مُحَمَّدٍ، وَإِذَا كُنْتِ عَلَيَّ غَضْبَى قُلْتِ: لَا وَرَبِّ إِبْرَاهِيمَ، قَالَتْ: قُلْتُ: أَجَلْ ـ أي هذا الأمر صحيحٌ ـ وَاللَّهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ، مَا أَهْجُرُ إِلَّا اسْمَكَ  

[ متفق عليه  ]

(( Rasulullah (s.a.v.) bana, ben senin benden hoşnut olduğun zamanları da, bana kızgın olduğun zamanları da bilirim, diye buyurdu. Aişe dedi ki: Ben ona, "peki bunu nasıl biliyorsun", diye sordum. O: "Sen benden hoşnut isen 'hayır Muhammed'in Rabbi hakkı için' diyerek yemin edersin, kızgın olduğun takdirde ise 'hayır İbrahim'in Rabbi hakkı için' diye yemin edersin", diye buyurdu. Aişe dedi ki: Evet, Allah'a yemin ederim ey Allah'ın Resulü! Ancak senin ismini anmamakla kalırım. ))

[ Buhari ve Müslim ]

Dördüncü Hadis:

Hz. Aişe’den nakledildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) kadınlara birini gönderdi, hastalığı sırasında onları topladı ve şöyle buyurdu: 

((إِنِّي لَا أَسْتَطِيعُ أَنْ أَدُورَ بَيْنَكُنَّ، فَإِنْ رَأَيْتُنَّ أَنْ تَأْذَنَّ لِي فَأَكُونَ عِنْدَ عَائِشَةَ فَعَلْتُنَّ، فَأَذِنَّ لَهُ)) 

[ أبو داود  ]

(( Ben (artık geceleri) sizlerin arasında dolaşamıyorum, eğer izin verirseniz artık bundan sonra Âişe'nin yanında kalacağım" dedi. Onlar da izin verdiler. ))

[ Ebu Davud ]

Edebe bakın. Ancak bütün eşlerinden izin aldıktan sonra Hz. Aişe’nin yanında kalmaya başlıyor. Bunun için hanımlarından izin istiyor. Çünkü onların da hakları var.

Beşinci Hadis:

Esved b. Yezid’den şöyle naklediliyor; Aişe (r.a.)’ye sordum. Rasulullah Efendimiz evde ne yapardı? Şöyle buyurdu:

((  كَانَ يَكُونُ فِي مِهْنَةِ أَهْلِهِ، فَإِذَا سَمِعَ الْأَذَانَ خَرَجَ  ))

[  البخاري  ]

(( Ailesinin işleri ile uğraşır, ezanı duyunca çıkardı ))

[ Buhari ]

Boş zamanlarında ailesinin hizmetinde bulunurdu. Yani ev işlerinde onlara yardım ederdi. Bunu da hiçbir büyüklük hissetmeden yapardı. Koyuları sağar, evi süpürür, ayakkabılarını onarır, ailesini işleri ile meşgul olurdu.

Altıncı Hadis:

Hz. Enes’ten naklediliyor:

 كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِنْدَ بَعْضِ نِسَائِهِ، فَأَرْسَلَتْ إِحْدَى أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ بِصَحْفَةٍ فِيهَا طَعَامٌ، فَضَرَبَتْ الَّتِي النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي بَيْتِهَا يَدَ الْخَادِمِ، فَسَقَطَتْ الصَّحْفَةُ، فَانْفَلَقَتْ ـ أي انكسرت ـ فَجَمَعَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِلَقَ الصَّحْفَةِ، ثُمَّ جَعَلَ يَجْمَعُ فِيهَا الطَّعَامَ الَّذِي كَانَ فِي الصَّحْفَةِ، وَيَقُولُ: غَارَتْ أُمُّكُمْ، ثُمَّ حَبَسَ الْخَادِمَ حَتَّى أُتِيَ بِصَحْفَةٍ مِنْ عِنْدِ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا، فَدَفَعَ الصَّحْفَةَ الصَّحِيحَةَ إِلَى الَّتِي كُسِرَتْ صَحْفَتُهَا، وَأَمْسَكَ الْمَكْسُورَةَ فِي بَيْتِ الَّتِي كَسَرَتْ  

[  البخاري  ]

(( Nebi (s.a.v.), hanımlarından birisinin yanında idi. Müminlerin annelerinden birisi, içinde yemek bulunan bir tabak gönderdi. Nebinin evinde bulunduğu o kadın (Aişe) hizmetçinin eline vurdu. Kap düştü ve ikiye ayrıldı. Nebi (s.a.v.) kabın parçalarını bir araya getirdi, daha sonra kapta bulunan yemeği tekrar ona toplamaya koyuldu. Bu arada da: Anneniz gayrete geldi (kıskandı) diyordu. Daha sonra hizmetçiyi, evinde bulunduğu hanımı nezdinden bir kap getirilinceye kadar alıkoydu. Sağlam kabı, kabı kırılan hanımına gönderdi, kırık olan kabı da evinde kırıldığı hanımı için alıkoydu. ))

[ Buhari ]

Rasulullah (s.a.v.) adildi. Kırılan tabağın yerine yenisini göndermişti. Rasulullah (s.a.v.) eşlerinden birinin diğeri hakkında kendisinin yanında söz söylemesine müsaade etmezdi. Asla buna izin vermedi. Biri vardır, eşinin diğer hanımı hakkında konuşmasına izin verir. Ona “haklısın” der. Akşam ikinci hanımının evine gider, o da diğeri hakkında konuşur. Onu da dinler. Ama Efendimiz hanımlarının kendi yanında birbiri hakkında kötü konuşmalarına izin vermezdi. 

Yedinci Hadis: 

Peygamberimiz (s.a.v)’e bir adamın taklidini yaptım, şöyle buyurdu:

  مَا يَسُرُّنِي أَنِّي حَكَيْتُ رَجُلًا، وَأَنَّ لِي كَذَا وَكَذَا، قَالَتْ: فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ صَفِيَّةَ امْرَأَةٌ، وَقَالَتْ بِيَدِهَا هَكَذَا، كَأَنَّهَا تَعْنِي قَصِيرَةً، فَقَالَ: لَقَدْ مَزَجْتِ بِكَلِمَةٍ لَوْ مَزَجْتِ بِهَا مَاءَ الْبَحْرِ لَمُزِجَ   

[ الترمذي  ]

(( Bana şunlar şunlar dahi verilecek olsa, bir adamın taklidini yapmak hoşuma gitmez.″ Hz. Aişe dedi ki: ″Ya Resulullah! Safiyye, eliyle işaret ederek şöyle bir kadındır, yani o kısa bir kadındır″ dedim. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: ″Sen öyle bir söz söyledin ki, eğer bu denize dahi katılacak olsa onu bile bulandırırdı ))

[ Tirmizi ]

Sekizinci Hadis:

Ebu Hureyre’den nakledilen bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

   اسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ، فَإِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ، وَإِنَّ أَعْوَجَ شَيْءٍ فِي الضِّلَعِ أَعْلَاهُ، فَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهُ كَسَرْتَهُ، وَإِنْ تَرَكْتَهُ لَمْ يَزَلْ أَعْوَجَ، فَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ   

[  البخاري  ]

(( Kadınlara iyi davranın. Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en eğri olanı da en üstte alanıdır. Eğer onu düzeltmeye kalkarsan kırarsın. Onu kendi haline bırakırsan da, hep eğri kalır. Kadınlara karşı iyi davranın ))

[ Buhari ]

Dokuzuncu Hadis: 

Semure’den nakledilen hadis şöyle: “Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu gördüm:

(( إِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلْعٍ، وَإِنَّكَ إِنْ تُرِدْ إِقَامَةَ الضِّلْعِ تَكْسِرْهَا، فَدَارِهَا تَعِشْ بِهَا  ))

(( Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Eğer onu düzeltmeye kalkarsan kırarsın. İdare et, müsamahakar davran ve onunla yaşa. ))

Bu ilişkinin idare ve müsamahaya ihtiyaç duyar.

Onuncu Hadis:

Sahihlerde geçen başka bir hadiste, Ebu Hureyre’den şöyle bir hadis nakledilir:

((  الْمَرْأَةُ كَالضِّلَعِ، إِنْ أَقَمْتَهَا كَسَرْتَهَا، وَإِنْ اسْتَمْتَعْتَ بِهَا اسْتَمْتَعْتَ بِهَا وَفِيهَا عِوَجٌ ))

(( Kadın bir kaburga kemiği gibidir. Eğer sen onu düzeltmeye kalkarsan onu kırarsın. Eğer ondan faydalanmak istersen ondaki eğrilikle beraber ondan faydalanabilirsin. ))

On Birinci Hadis:

Müslim’deki bir hadiste de yine Ebu Hureyre’den şöyle nakledilir:

  إِنَّ الْمَرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ لَنْ تَسْتَقِيمَ لَكَ عَلَى طَرِيقَةٍ، فَإِنْ اسْتَمْتَعْتَ بِهَا اسْتَمْتَعْتَ بِهَا وَبِهَا عِوَجٌ، وَإِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهَا كَسَرْتَهَا وَكَسْرُهَا طَلَاقُهَا  

(( Şüphesiz ki, kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Senin için yeknasak bir şekilde doğrulmaz. Ondan istifade etmek istersen kendisinde eğrilik olduğu halde istifade edersin; doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kadının kırılması boşanmasıdır. ))

On İkinci Hadis:

Ders sonu şu hadisi alalım, Abdullah b. Amr’dan nakledilen hadiste şöyle nakledilir:

((  خِيارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ ))

(( Sizin en hayırlınız hanımlarına en iyi davrananınızdır. ))

[ İbn Mace ]

Bir Hikaye Bir Ders: Senin şikayet ettiklerinden ben de şikayetçiyim

Geriye kısa bir hikaye kaldı: Bir bedevi karısını azarlıyordu. Hanımının sesi onun sesinden daha yüksek çıktı. Bu onu kızdırdı ve kabul edemedi, “seni müminlerin emiri Ömer’e şikayet edeceğim” dedi. Halifenin kapısına gitti, kapıda evden çıkmasını beklerken içeriden Hz. Ömer’in hanımının sesi geliyordu. Hanımı Hz. Ömer’e ağır konuşuyordu. “bu yaptığından dolayı Allah’tan kork Ey Ömer!” diyordu. HZ. Ömer ise susuyor cevap vermiyordu. Adam geri dönmeye karar verdi ve kendi kendine şöyle dedi: “Müminlerin emiri bile bu haldeyse bana ne kalmış?” Hal böyle iken Hz. Ömer evden çıktı. Adamı görünce “Ey bedevi kardeşim buyur” dedi. Adam “Ey müminlerin emiri, hanımımın ahlakı ile ilgili sana şikayette bulunmaya geldim. O bana ağır konuşmuştu. Senin halin beni vazgeçirdi, senin durumun da benim gibiymiş. Ben de geri dönmeye karar verdim. Dedim ki “müminlerin Emirinin hanımı böyleyse bana ne kalmış” dedi. Hz. Ömer tebessüm etti ve şöyle cevap verdi: “Ey mümin kardeşim, Ben onun üzerimdeki hakları için ona katlanıyorum. Yoksa ona karşı kaba olabilir, onu mahvedebilirim. Onlara ancak onurlu biri onurlu davranır, ahlaksız biri de onları aşağılar. Ben cömertliği ve boyun eğmeyi  severim galip gelip de kaba olmayı değil. Ey bedevi kardeşim, ben hanımımın üzerimdeki hakları için ona katlanıyorum. O yemeğimi pişirir, ekmeğimi yapar, çocuklarımı emzirir, elbiselerimi yıkar, ona olan sabrım kadar mükafat alacağım. Ömer’in bu sözü sana yetmez mi? Ona sabrım kadar mükafatım olacak.”
Gelecek ders devam edeceğiz.

Mevcut Diller

Resmi Gizle